HEPSİ VE DAHA FAZLASI BURDA
  вιтαηєм!
 

Emre Belözoğlu futbolcu. 7 Eylül 1980 tarihinde İstanbul'da doğdu.Ailesi Arnavut Kökenlidir. Emre şu an orta saha oyuncusu olarak İngiliz Newcastle United takımında ve Türk milli takımında oynuyor.

Emre Belözoğlu Galatasaray kulübünde yetişdi, ve kendini ilk olarak 1996-97 sezonunda kulubün 16 yaş futbolcu taramalarında gösterdi. Kendisini Fatih Terim keşfetti ve takıma kazandırdı. Ertesi yıl takımın normal ve devamlı oyuncusu oldu, ta ki 2000-01 sezonuna kadar. 2000 yılında UEFA kupasını kazanan takımdaydı. 2001 yılında İtalyan Inter takımına transfer oldu. Türk Milli takımının sürpriz bir şekilde 3.cü olduğu 2002 Dünya kupasında, Milli takımın en iyi oyuncularından biri idi.


Emre, 2004 Mart'ında Pele tarafından yaşayan en iyi 125 futbolcudan biri olarak gösterildi.

Newcastle kulübü Emre Belözoğlu için Inter klubüne £3.8m vermeyi kabul etti, ve Emre 14 Temmuz 2005 tarihinde Newcastle ile sözleşme imzaladı.
Oynadığı Kulüpler

* Galatasaray (1999-2001)
* Inter Milan (2001-2005)
* Newcastle United (2005-)

Emre için İtalya basınında yer alan yorumlar

Corriere dello Sport
adlı gazeteden süper bücürümüz için yapılan yorumlardan ilginç alıntılar: “Önce sol kanatta oynatıldı, üzerine düşeni yaptı. Daha sonra Cuper tarafından ortaya kaydırıldı, orada da daha fazlasını yaptı.” “Cuper’in Topkapı’daki küçük elması. Koşuyor, rakibini hırpalıyor, ataklar yaratıyor, eğer daha basit işler yapmak isterse doğru zamanlarda önemli asistler veren bir kişi haline geliyor. Crespo ile birlikte güzel bir ikili oluşturdular, heyecan veriyor.”

La Gazzetta dello Sport gazetesinin Emre için yaptığı yorumlardan ve attığı başlıklardan bir kaçı ise şöyle: “Aslında kanatta oynaması lazım ama ortaya kaydırıldı. Kargaşaya sebep olsa da adeta iki kişi için koşuyor.” “Hem rakibini hem de San Siro seyircisini deliye döndürdü” “İnter'in kalbi Emre” “Deha Emre, ölümsüz Maradona'nın hamurundan” “Emre hemen hemen bir idol. Oyunu çabuklaştırması, zekice boşluk yaratması, ortalarıyla ilk yarım saatte San Siro’yu elektriklendirmeyi başarıyor. Hem rakibini hem de San Siro seyircisini deliye döndürdü. Orta sahada kendi rahatlığıyla gözüküyor ve her zaman daha fazla seviliyor. Seyirciler onu, inanarak alkışlıyor. Eğer böyle devam ederse kısa zamanda gerçek bir idol olacak. İkinci yarı daha tedbirli, taktik olarak daha akıllı bir oyun ortaya koyuyor”

Corriere della Sera ve Tutto Sport gazetelerinde yapılan yorumlar ise: “Vitesi boşta çılgın giden Emre, hiç durmayan özel bir motor gibi maçın baş aktörü olmayı hakediyor” “Emre büyüyor. Yaratıcı ve maçta tüm arkadaşlarından daha iyi. Top çalıyor, oyunu hareketlendiriyor, topu ayağında fazla tutmuyor. Forvet oyuncularını teker teker deniyor. Çok iyi. Devamlılık onu sadece daha iyi yapıyor”



***BİR DEVİN HİKAYESİ***

Emre'nin hikayesi 7 Eylül 1980 yılında Zeytinburnu'nda ki Bahçekapı Apartmanı, 29 numaradaki 2 gözlü evde başlıyor. Emre'nin babası eski futbolculardan; "Piliç Mehmet" lakaplı Mehmet Belözoğlu. Futbol hayatına Yedikule'de başlayıp, Edirnespor ve Ankara Demirspor'da oynamış. En büyük hayali bir gün Galatasaray formasını giymektir. Ama yaşadığı bir sakatlık hem futbol yaşantısının bitmesine, hem de parasız günler yaşamasına neden olur. Belözoğlu ailesinin en büyük umudu küçük Emre oluyor. 7 yaşında mahallesinin takımı olan Güneşspor'da parlıyor Emre'nin yıldızı. Emre'yi futbolcu yapmayı kafasına koyan "Piliç Mehmet" 1988'de kolundan tutup, futbol okuluna götürüyor oğlunu. Okul dediğimiz, şimdiki gibi öyle yeşil sahalı, dört başı mahmur bir tesis değil. Zeytinburnuspor Kulübü'nün altyapısı... Tabii o zamanlar Emre'deki cevheri keşfetmek de kolay değil.

ANNESİ İSTEMEDİ AMA...
Emre'nin annesi Fatma Hanım, eşinin çektiği sıkıntıları bildiğinden Emre'nin futbolcu olmasını istemiyor. Ama babası bastırıyor. Emre de o zamanlar futbolla yatıp futbolla kalkıyor. Televizyonda maçlarını izlediği Barcelona'nın hayranı. Mahalledeki arkadaşlarına, ballandıra ballandıra bir gün Barcelona formasını giyeceğini anlatıyor. Küçük Emre için 29 Mart 1990 tarihinin önemi büyük çünkü bu tarihte ilk kez lisanslı futbolcu oluyor ve Zeytinburnuspor Kulübü'nde amatör olarak futbola başlıyor. O yıllarda Emre'yi izleyenler, "Sol ayağını iyi kullanırdı. Ama koşmayı sevmezdi. Sürekli çalım atar, bu yüzden yediği tekmelerle yerde kıvranırdı" diyor. Emre'nin diğer çocuklar arasında sivrilmesi uzun sürmez. En büyük şansı da o zaman Galatasaray'ın altyapısında idareci olan Salih Bulgurlu olur. Bulgurlu, "Torunum benim" diye sevdiği Emre'deki cevheri kısa sürede farkedip, ona özel çalışmalar yaptırdı. Galatasaray'a ve Türk futboluna Bülent Ünder, Müfit Erkasap, Cüneyt Tanman, Bülent Korkmaz, Suat ve Okan gibi pek çok yıldızı kazandıran Bulgurlu, yaklaşık 4 yıl boyunca Emre'ye gözü gibi bakar. Ona futbolun bütün temel teknik ve becerisini kazandırır. Temeli kuvvetli olan Emre de hemen her sezon temele bir tuğla eklemeyi başarır. 12 yaşından sonra İstanbul'da futboldan anlayan ne kadar adam varsa, Emre'yi izlemeye başlar.

GALATASARAY KEŞFETTİ
Emre'yi ilk keşfeden de, şu anda Samsunspor Teknik Direktörü olan, bir dönem Fatih Terim'in yardımcılığını yapan Bülent Ünder'dir. Galatasaray altyapısında çalışan Bülent Hoca, Bulgurlu'ya gidip "Hocam elini ayağını öpeyim. Göreceksin, bu çocuk 2 yıl sonra Avrupa'yı sallar. Onu bize ver" diye defalarca ricada bulunur. Oldukça maceralı bir transferden sonra Emre, 1995'te resmen Galatasaraylı olur. Ama o dönemde Şehremini Lisesi 1. sınıfında okuyan Galatasaraylı Emre'yi Salih Bulgurlu, her sabah evinden alır, Zeytinburnu'ndan trene bindirip kendi elleriyle Florya'daki antrenman sahasına getirir. İdman bittikten sonra da evine geri götürür.

TERİM'DEN MERCEDES YASAĞI
O günlerde Emre'nin en büyük hayali Avrupa'ya transfer olmaktı. Sürekli "Bülent Hoca, Avrupa'ya gitmek için ne yapmam gerekir?" diye sorar. Bülent Hoca, Avrupa konusunda en az Emre kadar inançlıdır. Ona mutlaka lisan öğrenmesi gerektiğini söyler. Hatta İngilizce öğretmeni olan halasından Emre'yle ilgilenmesini rica eder. Emre bir dönem, Arif ve Okan ile birlikte İngilizce kursuna gider. Bu birikim, 2 sene sonra Galatasaray'la başlayacağı Şampiyonlar Ligi macerasında işine çok yarar. Emre, Galatasaray'da şöhret basamaklarını birer birer tırmanır. İlk günlerde Zeytinburnu'ndan Florya'ya trenle giden Emre, "sınıf atlayıp" taksiye binmeye başlar. 1998'de 18 yaşını doldurup ehliyetini alınca da, kendine ait ilk otomobili olur. Modeli Mercedes A-140'tır. Ama karşısına hocası Fatih Terim çıkar. Emre'nin havaya girmesine izin vermek istemeyen Terim, otomobilinin anahtarını alıp Emre'ye bir süre Mercedes yasağı koyar. Emre ancak sezon sonunda Mercedes'ine kavuşur.

TERİM İLK KEZ PİŞMAN
Galatasaray'daki ortam Emre'nin futbolunu da geliştirir. 1996-97 sezonunda Galatasaray'ın 2-0 mağlup duruma düştüğü maçta Beşiktaş'ı 3-2 yenerken son golü 83. dakikada Emre atar. O maçtan sonra Terim, Emre'nin kolunda 5 milyarlık bir Rolex saat görür. "Sen annene-babana ev almadan, nasıl gidip böyle pahalı saatler takarsın. Utanmıyor musun?" diye fırçalar. Emre ağlamaklı bir şekilde, "Saat Arif abimin. Beşiktaş'a gol attığım için kendi saatini bana hediye etti" diyebilir ancak. Terim pişman olmuştur: "Aferin Arif'e! Bunu bizim düşünmemiz lazımdı" der. Ve Emre, 1999'da ailesine Florya'dan bir ev satın alır. Oraya yerleşirler.

VE O ACI KAZA...
Şöhret basamaklarını hızla tırmanan Emre, hayatının en acı olayını 29 Ekim 2000'de yaşar. Sabah 05.30'da arkadaşlarıyla, koşu yapmak için Belgrad Ormanları'na giderken, E-5'in Merter sapağında karşıdan karşıya geçmeye çalışan Güneş Otel'in temizlik işçisine çarpar. İşçi ölür, Emre acılar içindedir. Bilirkişi tarafından 8'de 1 suçlu bulunan Emre, hapse girmekten kurtulur. İşçinin ailesine de yardım yapma sözü verir. Gerçi bu söz, bir kısım medyanın "doldurduğu" işçinin eşi tarafından istismar edilir ama Emre bu sözünü unutmaz.


EMRE'Yİ ANLATTILAR


HOCASI FATİH TERİM:
'Okan yüzünden kadro dışı' "Bir sabah Florya'da idmanımız var. O zaman asker olan Okan, Emre'nin manevi ağabeyi. O ne derse Emre onu yapıyor, sözünden dışarı çıkmıyor. İkisi birden idmana geç kaldı. Önce Emre geldi. "Nerdesin?" diye sordum. "Hocam, kusura bakma" dedi. Azarı işitti. 2 dakika sonra Okan geldi, o da benzer şeyler söyledi. Ama beraber olduklarını gizlediler. Araştırdım, meğer Okan o gün birliğinden izin alacakmış. Emre de Okan'ı almaya gitmiş. Komutanlar izin faslını uzatınca, Emre de onu beklemiş. Okan'a kızarım diye, bunu bana anlatmadı. Aralarındaki dayanışma hoşuma gitti. Ama yine de Emre'yi kadro dışı bıraktım." Leeds'te kalkanımız oldu "Emre'nin UEFA şampiyonluğunu almamızda büyük rolü var. Kırmızı kart gördüğü deplasmandaki Leeds maçını da unutamam. Orada katledilebilirdik. Seyirci azgın boğa gibiydi. Biz öne geçmiştik, Leeds 10 kişi kalmıştı. O sırada Emre gitti Leeds'li bir futbolcuya çift daldı. Belki dokunmadı, ama hakem bizden birini atmaya hazırdı. Ben de sahadan çıkarken, Emre'yi itekledim. Bu hareketim çok eleştirildi ama orada "Hakem haklı, seyirci haklı, sen haksızsın" diyerek onu deşifre ettim. Üzüldü ama o maçta bizim kalkanımız oldu."

G.SARAY ESKİ MENAJERİ CÜNEYT TANMAN:
'Hagi'den bile tembeldi...' "Emre'yi Galatasaray PAF takımında seyrettim. Hagi'den bile tembeldi. Hiç koşmazdı, top ayağına geldiği zaman oynardı. Ama Terim'le birlikte inanılmaz bir aşama kaydetti. Önce sadece takımı için oynamayı öğrendi. En ufak hatasında Terim onu kadrodışı bıraktı veya yedek tuttu. Saha dışındaki hareketlerini de kontrol altına aldı. Bütün bunlar Emre'nin futboluna olumlu şekilde yansıdı. Avrupa tecrübesi de kazanınca ortaya 'kusursuz bir yıldız' çıktı."

ÖRNEK ALDIĞI YILDIZ GEORGE HAGI:
'Artık komple futbolcu' "Ben Galatasaray'a geldiğimde Fenerbahçe'den Oğuz ayrılmıştı. O çok önemli bir oyun kurucuydu. Yerinin doldurulabileceğini sanmıyordum. Ama gördüm ki, Emre onun boşluğunu doldurabilecek yetenekte bir oyuncuydu. Avantajı benimle birlikte idman yapmasıydı. Futbolu seviyor ve çok istekli. Ama vuruş tekniği konusunda onu uyardım. Hatta özel olarak çalıştırdım. Artık Emre komple bir yıldız."

EMRE'NİN OLAYLI TRANSFERİNİN ÖYKÜSÜ
Galatasaray'dan Fener'e büyük çalım Emre'nin kendilerinden izinsiz transfer yaptığını söyleyen Zeytinburnuspor Kulübü Başkanı Süleyman Karabel ona hala kırgın... Emre'nin 1995'te Zeytinburnu'ndan Galatasaray'a transferi mafya filmlerine taş çıkartacak olaylara sahne olur. Emre'yi 2 yıl takip eden GS'nin altyapı hocası Bülent Ünder, Emre'nin babası Mehmet Belözoğlu'nu o zamanki yönetici Adnan Polat'la görüştürür. 100 milyon lira kapora ödenir ve el sıkışılır. Bunu öğrenen Fenerbahçe de devreye girer.

FENER 9 MİLYAR VERDİ
Bu transfer için Selim Soydan görevlendirir. Soydan kısa bir araştırmadan sonra, Emre'nin babasının eski Fenerbahçeli yönetici Ali Dinçkök'ün fabrikasında çalıştığını öğrenir. Hemen fabrikaya gidip Mehmet Bey'i ikna etmeye çalışır ama babası "Zeytinburnu'nun başkanı Süleyman Karabel'le konuşun" der. Fenerbahçe ile Zeytinburnu masaya oturur. Karabel, "Galatasaray 4.5 milyar verdi. Siz ne veriyorsunuz?" diye sorar. Cevap "Bizden iki katı" olur. Karabel, bu teklife bayılır ve el sıkışılır. Bu sırada Galatasaray Menajeri Adnan Sezgin'in aklına bir 'cinlik' gelir. Yönetmelikte "18 yaşından küçük futbolcular anne ve babası izin verdiği takdirde, federasyon harcı ödenip transfer gerçekleştirebilir" diye bir madde vardır. GS, Emre'nin ailesini ikna eder, federasyona 300 milyon yatırılır ve FB'nin transferi, Zeytinburnu'na hiç para vermeden yapılır. Karabel, bir anda çılgına döner. Emre ve ailesi ise Karabel'den kaçar. Karabel, "Emre elimi öpmek için bir gün yanıma geldi. Ona, 'Sen bize büyük yanlış yaptın. Oysa ben sana zamanında harçlık bile vermiştim. Bir daha buraya gelme' dedim. Hala Emre'ye kırgınım" dedi

//RÖPORTAJLARI

18 Temmuz 1998 / Hürriyet Gazetesi

Tek oyuncağım futbol topuydu

‘‘İyi karakteri olan Oğuz Çetin'i örnek alıyorum. Okan, Suat ve Arif, Avrupa'dan da Alman Haessler beğendiğim oyuncular. Maçlardan önce mutlaka dua ederim. Ayrıca sabahları erken kalktığım için sabah namazını da kılarım. Futbolda tek eksiğim tecrübe, Avrupa'yı çok istiyorum ve eğer gidersem asla dönmem.’’

O artık büyüdü. O artık formayı zorluyor. O artık antrenmanlarda yaptığı hareketlerle herkesi büyülüyor. O, Emre Belözoğlu. G.Saray'ın genç fidanıyla söyleşi yaptık.

- Futbol topunu ne zaman tanıdın?

- 8 yaşımda oyuncağım yoktu. Babam bana top aldı. Onunla yatıp kalkıyordum. Başka bir oyuncak bilmiyordum.

- Sevgilin oldu mu?

- Orta okul son sınıfta bir kız arkadaşım oldu. Çocuktum o zaman. Ama kimseyi sevmedim.

- Yerli ve yabancı beğendiğin oyuncular?

- Okan, Suat ve Arif ağabey, Avrupa'da ise Alman futbolcu Heassler. Dünya Kupası'nda çok kötü oynadı üzüldüm.

- Kimi örnek alıyorsun?

- İyi bir karakteri olan Oğuz Çetin'i kendime örnek alıyorum. Kendimi bildiğimden itibaren onu okudum, onu izledim.

- Ünal amcanla aran nasıl?

- Ünal amcayla tekme yedikten sonra bir iki defa daha karşılaştık. Ben ondan özür diledim. O da benden özür diledi ve teşekkür etti.

- Ne eksiğin var?

- Tecrübe. Şimdi yavaş yavaş kazanıyorum.

- Dini inançların kuvvetli midir?

- Allah'a inanırım. Maçlardan önce mutlaka dua ederim. Ayrıca sabahları erken kalktığım için sabah namazını da kılarım.

- Hayattan beklentilerin nelerdir?

- İyi futbolcu olup, annemi, babamı ve kendimi refaha çıkarmak.

- Boş zamanlarında neler yapıyorsun?

- Kitap okurum. İngilizce çalışırım.

- Avrupa'da oynamak ister misin?

- Avrupa'yı çok istiyorum. Ancak gidersem bir daha geri dönmem.

- Peki yıllar seni ve futbolunu nasıl etkileyecek?

- Herkesin iyi yönlerini örnek alıyorum. Hagi'den çok yararlandık. Karakterim ise hiç değişmez. Hep küçük Emre olarak kalacağım

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Şubat 2001 / Hey Girl Dergisi

HEYGİRL Dergisi'nde yer alan Emre Belözoğlu röportajı, hiç de kolay olmadı. Antrenmanlar, kamplar, karşılaşmalar ve özel yaşam, Emre'ye hiç boş zaman bırakmıyordu. Tuba Ünsal, röportajı yapabilmek için hayli çile çekmek zorunda kaldı. Roportajı gerçekleştirebilmek için çabalarken 2 kez trafik cezası aldı. Röportajı yaparken paparazziler tarafından fark edildiler ve haberleri gazetelerde ‘‘gizli aşk’’ diye yer aldı. İşte Tuba Ünsal'ın bazı soruları ve Emre Belözoğlu'nun içten cevapları:

Çok başarılısın, ama öğrenmek istiyorum, futbolcu olmasaydın ne olurdun?

- Aslında hiç düşünmedim, buna hiç vaktim olmadı. 5 yıldır profesyonel yaşamdayız, çok küçük yaşta buldum kendimi. Mesleğim olarak bunu yakıştırdım kendime. Okumak bana göre değil.

Okula gitmeyi sevmiyor musun?

- Yoo!.. Şimdi özlüyorum okulumu. Ama o zamanlarda da kampların içindeydim. Kendimi çok fazla derslere veremiyordum. 8 yaşımda Zeytinburnuspor'da lisanslı olarak futbola başladım. Sonra Galatasaray'a geldim. 9 senedir kampların içindeyim.

Okul hayatını yaşamadan iş hayatına geçmek ileride seni etkileyebilir mi?

-Aslında bir işadamı olarak yaşamımı sürdürseydim etkileyebilirdi,ama ben futbolcuyum.

Kaç yaşında bırakmak istiyorsun futbolu?

- Ayaklarımın beni götüreceği en son yere kadar oynamak istiyorum. Türkiye'de bunun örnekleri var. 30-35 yaşıma kadar yapabilirim.

Kendine örnek aldığın birileri var mı?

- Hagi ile gündeme getiriyorlar beni. Ben de futbol yapısı olarak onu örnek alıyorum. Herkesin bir ideolü vardır aslında. Benim ideolüm ise Okan. Aynı evde yaşıyoruz ve aynı takımda oynuyoruz.

Ailen?..

- Yüz metre ilerimizde oturuyorlar. İki sene önce Florya'ya taşındık ailemle. Ama ben 3-4 yıldır Okan ve Arif ağabeyle kalıyorum. Ev yemeği ihtiyacım olduğu zaman evimi tercih ediyorum.

Küçük yaşta bu kadar para kazanmaya başladın. Seni nasıl etkiliyor?

- İnan, o kadar kazanmıyorum. Zaten Türkiye'de büyük paralar kazanılmıyor. Bir elin parmağı kadar insan kazanıyordur. Ben son bir yıldır bu insanların içinde görüyorum kendimi, ama bu süre zarfında hiç transfer gerçekleştirmedim. Dört yıl önce imzaladığım sözleşme geçerli. O yüzden çok büyük paralar kazanmadım.Yine de babamın bir yılsa kazanacağını ben bir ayda kazanıyorum.

Allah daha çok kazandırsın,çünkü inanıyorum ki,hakediyorsun.

Teşekkür ederim.Aslında senin mesleğinle benimki arasında benzerlikler var.Belirli bir zaman yapıyor, sonra bırakmak zorunda kalıyorsun. Kazandıklarını en iyi şekilde değerlendirmelisin. Ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Bizim mesleğimizde jübileyi yaptıktan sonra bazı futbolcu abilerimiz intihar etmeyi bile düşündü,çünkü gelen para bir anda duruyor. Bu,zor bir durum. Antrenörlük yapmayı düşünüyor musun?

-Futbol bittikten sonra futbolla ilgili hiçbir şey yapmak istemiyorum. Ama zaman neyi gösterir bilemiyorum. Gerekli yatırımları yapmazsam ilgilenebilirim.Fuboldan sonra genellikle ya futbol yazarı ya da antrenör olunuyor. Bunlar da yeterli birikimi yapamayan insanlardır.

Bu arada değişik ülkeler görüyorsun.Ne güzel bir mesleğin var!

-Evet, öyle! Gerçi maç sırasında çok fazla gezmeye fırsat bulamıyoruz. Devre arasında tatil yapabiliyoruz.Yılda toplam üç ay izin yapabiliyorum. Haftanın altı günü çalışıyorum. Geri kalan bir günü de ailemle geçiriyorum.

Kaç kardeşsiniz?

- Benden üç yaş küçük bir kız kardeşim var.

Nasıl bir ağabeysin?

- Çok kabayımdır; evde oturmalı. Şaka şaka!.. Elimden geldiğince destek oluyorum ona. Zaten çok aklı başında bir kız. Harçlık veriyorum. Mümkün olduğunca para konusunda iyi davranmaya çalışıyorum. Çünkü ben zengin bir ailenin çocuğu değilim.

Hakikaten oldu mu böyle bir olay?

- Evet, oldu.

Peki,taptığın,çok hoşlandığın bir kız oldumu?

-Olmadı. Ben, insanları tanıdıkça onlara değer veririm. Aşka biraz mantıklı yaklaşıyorum.

Kız arkadaşın var mı?

- Cidden yok yalan söylemiyorum.

Bazen bu kadar ünlü olmamayı istediğin oluyor mu?

- Ben genç takımlardan yetiştiğim için her türlü zorluğu biliyorum. Bu yüzden memnunum.

Fatih Terim’in seni, Leeds United maçında kırmızı kart aldığın zaman ittiği sahne gözümün önüne geldi. Anlatsana biraz o an ki duygularını…

-Fatih Terim çok ayrı bir insan. Beni iten Fatih Hoca olmasaydı “N’oluyor” derdim. Ama o, benim iyiliğimi düşünüyordu ve genç yaşta UEFA kupa maçında oynamamı istiyordu, ama olmadı.

Sokaktaki Emre neler yapar? Örneğin dans, müzik...

- Seviyorum bunları tabii, ama ben bir futbolcuyum ve bir profesyonelin gece hayatı olmamalı

Kaç kız arkadaşın oldu bugüne kadar?

- Beş, altı tane...

Yaşın için fazla değil mi (Bu arada 7 Eylül 1980 doğumlu).

- Magazin dergilerini takip etmiyorsun herhalde Tuba!.. Benim yaşım da olup da onlarca sevgilisi olan birçok insan var.

Son kız arkadaşından neden ayrıldın?

- Bazı kızlardan telefon alıyormuş, ‘‘Ben Emre'yle beraberim’’ diye. Bunun doğru olmadığını açıkladım, ama sonra yollarımızı ayırmak zorunda kaldım. Oysa anne, baba ve dostlarımın yeri çok ayrıdır, kız arkadaşımınki ayrı... Onunla kimseyle paylaşmadığım şeyleri paylaşırım. Karşıma çok değer verdiğim bir insan çıkmadı.

Romantik misin? Kız arkadaşın için yaptığın en özel şey nedir?

-Romantiğim.16-17 yaşımdayken kamptan kaçıp, kız arkadaşımın doğumgününde, çiçek alıp kapısına gitmiştim.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

29 Temmuz 2002 / 17 Yaş Dergisi Ropörtajı

İtalyan Kızlarına Boyum Yetişmiyor...

İtalya'daki gururumuz Emre Belözoğlu henüz 22 yaşında. Dünya kupasının ardından Çeşme'de tatil yapan Emre İtalyanlara benzeyen stili ile öne çıkıyor. Kah kırmızı ayakkabılarıyla kah etek yaptığı havlusuyla gündeme geliyor. Emre Belözoğlu İtalya günlerini anlattı.

Milano'ya gideli ne kadar oldu?

Bir yıl oldu.

Avrupa'da oynamak keyifli mi?

Yaşım küçük olduğu için ilk zamanlar Avrupa'ya pek sıcak bakmıyordum. Ama Hakan Abi'nin burada olması ve Okan Abi'yle birlikte olmak işimi çok kolaylaştırdı. Sen Türkiye de yıldızdın. birden bire her şeyi bırakıp buralara gelmeye korkmadın mı? Öncelikle Türkiye'deki hayranlarım hala beni takip ediyor. Türkiye'ye gittiğimde "Seninle gurur duyuyoruz" demeleri çok güzel. Hem burada oynadığım takımın Dünya üzerinde çok büyük bir kitlesi var. Bu sebeple çok bir şey fark etmiyor.

İtalyan taraftarlarıyla aran nasıl?

Bize yakın davranıyorlar. Çok fazla oyuna girme şansı bulamasak da iyi elektrik alıyoruz. Oyuna girdiğimiz zamanlarda bunu hissediyoruz.

Sana taktıkları lakaplar var mı?

Benim lakabım değişmedi. Türkiye'de Maradona diyorlardı burada Diego(Maradona'nın ilk ismi) diyorlar.

Milano'da Okan ile aynı evde mi kalıyorsunuz?

Evet.

İtalyanca sorun oldu mu?

Gelmeden önce biraz ders almıştık. Ama gelince yoğun maç temposu nedeniyle üzerine gidemedik. Şimdi öğrendiklerimizi de unuttuk. Karşımızdaki insanların ne söylediğini anlıyoruz. İş hayatımızda da kolaylıkla derdimizi anlatıyoruz. Burada da aynen Türkiye'de olduğu gibi gelip seninle konuşan taraftarlar var. Onlara söylediğimiz birkaç değişmeyen cümle var. "Daha iyi olacağız", "Daha çok çalışıyoruz", "Şampiyon olacağız gibi"... Daha fazla konuştuklarında ise "Si Si"(evet,evet) diyoruz, yetiyor.

Gelecek için neler düşünüyorsun?

Üç yıllık bir kontrat imzaladık. Ve şu anda hem maddi hem manevi açıdan çok mutluyuz. Ama üç sene sonra ne olur bilinmez.

Sen her geçen ay daha bir İtalyanlaşıyorsun. Saçlar, kıyafetler... Kimdir bu imajın mimarı?

İtalya'ya gelip de eğer maddi imkanınız varsa değişmemenin imkanı yok. Çünkü Milano modanın merkezi. Burada elinizde olmadan değişiyorsunuz. Örneğin sivri burunlu ayakkabılar bana çok ters geliyordu. Şimdi sivri burundan başka ayakkabı almıyorum. Kırmızı ayakkabı bile giyiyorum.

Hangi markaları tercih ediyorsun?

İtalya'da elini sallasan markaya çarpıyor. Gucci, Armani, Moschino, Ice Berg falan giyiniyoruz. Her mağazada Inter'li futbolculara indirimler var. Ortalama yüzde 30 civarında. Şimdi de bir indirim var. Neredeyse bedavaya alıyoruz.

Bir yılda kaç çift ayakkabı aldın?

Ben tam bir ayakkabı düşkünüyüm. Günde iki çift aldığım bile olmuştur. Annem babam çok kızacak ama şu ana kadar 80 çift almışımdır. Herkes senin saçları konuşuyor... Ben bu tarz kestirmeye İstanbul'da başladım. İtalya'ya geleceğimin ilk konuşulduğu günlerde berberim 'Gel seni İtalyan usulü traş edelim' dedi.

Senin bir internet siten var. İlgilenebiliyor musun?

Onu transfer olduğum zaman açtım. Şu anda çok fazla ilgilenemiyorum. Çünkü eve telefon bağlatamadık. Yazdığım zamanlarda mesaj yollayıp, anılarımı anlatıyordum.

İtalyan yemeklerini seviyor musun?

Ben Türkiye'de hiç zeytinyağı yemezdim. Ama şimdi her şeyin üzerine zeytinyağı döküyorum. Tatlıya,çaya falan dermişim. Makarnalara ve pizzaya bayılıyorum. İtalya'nın gece hayatı nasıl. Ertesi gün izinli olduğun zaman ne yapıyorsunuz? Çok fazla çıkmıyoruz. Akşamları yemeğe gidiyoruz. Sonra eve gidip televizyon izliyoruz. Ya da Playstation oynuyoruz.

İtalyan kızlarıyla aran nasıl?

Mağazadaki tezgahtarlarla bir de restorandaki garsonlarla konuşuyoruz. Milano'nun kızları gerçekten çok güzel. Modanın başkenti olduğu için her yer manken kaynıyor. Ama benim boyum kısa olduğu için onlara yetişemiyorum.

Hakan Şükür'e bakıp da keşke bende onun gibi bu gurbet elde evli olsaydım diye düşünüyor musun?

Hayır.Yaşım daha çok küçük.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

4 Ağustos 2002 / Star Gazetesi

Ebru DESTAN sordu Emre BELÖZOĞLU cevapladı

O henüz bir çoğunun baba parasıyla yaşadığı, hayatta ne olacağını bilemediği bir dönemde, herkese adını ezberletti. Daha Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşa gelmeden, futbolseverlerin kalbini fethetti... Bu futbolcu, elbette Emre Belözoğlu'ndan başkası değil... Emre ile özel hayatından futboluna kadar bir çok konuda konuştum, bilinmeyenleri açık yüreklilikle söyledi. İşte herkesin tanıdığı ama bilmediği özellikleriyle Emre:

Ayrılmaz ikili olduğun Okan'dan başlayalım. Arkadaşlığınız nasıl gidiyor?

'Arkadaş gibi değil de 5-6 senedir ağabey-kardeş gibiyiz. İtalya'ya gitme sebebim de O'dur. Tek başıma yapamazdım. Aşırı sıkıntıya tahammül edemem.'

Bütün herşeyi bırakıp gittin. Bir korkun var mıydı?

'Başarısızlıkla alakalı korkum olmadı. Sakatlık olursa diye endişelendim sadece.'

Hep böyle yaptığın işlerde başarılı mısın?

'Futbol dışında pek değil'.

Ya aşkta?..

'Aşkın nasıl birşey olduğunu bilseydim, belki o zaman başarılı da olabilirdim.'

Hiç olmadık bir insana aşık olabilir misin?

Şu anda gündemde olan insanlarla beraber olmayı pek istemiyorum. Aynı ortamda değilim. Bu bir avantaj. Bir erkekle bir bayan arasındakı ilişki çok doğal bir şey. Ama onu insanlara yanlış aksettirmesinler. Bu beni korkutuyor. Gündemde olmayan bir insanla ilişkiye her zaman açığım.'

Sana aşık olup karşında ağlayan kız oldu mu?

Bu güne kadar kimseye ümit vermedim. Bana birisi aşık olsun diye de uğraşmadım. Tabi bazı insanlar için üzüldüğüm de oldu. Kimseye ümit vermediğim, kalp kırmadığım için rahatım.'

Hiç böyle beğenip de konuşamadığın birisi oldu mu?

'Hayır olmadı. Tanışmam değil de tanışamam.'

Kendine özgüvenin yok mudur, atak değil misin?

'İşimle alakalı olduğunda özgüvenim iyidir. İşimin dışında verdiğim kararlarda, emin değilimdir.'

Peki konuşamıyorsan, birisiyle haber yollasan, tanışmak istesen olmaz mı?

'Hayır içimde kalır. Zaten hiç olmadı ki!..'

Seninle tanışmak isteyen kızlar oluyordur?

'Telefonumu bir kişi bilse bile değiştiriyorum. Çok rahatsız edenler oluyor. Dünya Kupası'ndan önce değiştirdim, yine değiştireceğim.'

Yurtdışında kızlarla anlaşabiliyor musun?

'Yabancı dilim iyi. İngilizce ve İtalyancam bana yetiyor.'

Eğitim durumun nedir?

'Lise mezunuyum.'

Ne tür kitapları seversin?

Cumhuriyet tarihi, Osmanlı tarihi gibi kitapları okumaya çalışıyorum...'

Ya sinema ve tiyatro?

'O tarz şeyler de yapmaya çalışıyorum. Ama daha çok kamp içinde olduğumuz için kitap okumaya zamanım oluyor.'

Bir anda genç yaşta şöhret olmak sizi şımartıyor mu?

'Fazla şımarık değilim.'

Kendine güveniyor musun?

'Önce Allah'a, sonra kendime güveniyorum.'

Peki yeteneklerinin yüzde kaçını değerlendirebiliyorsun?

'İnter'de tamamını yansıtamadığım bir gerçek.'

Sence bunun nedeni nedir?

'Fazla stres ve baskı.'

Sizlerden çok şeyler mi bekliyorlar?

'Kural bu. Çok şey vermek zorandasınız.'

Bu işler Türkiye'de daha mı ciddiye alınıyor?

'Türkiye'de insanlar tarafından futbol çok seviliyor. İnsanların sevgisini kullanan bir grup var. Avrupa'da daha profesyoneller. İnsanlar maça, sinema ya da tiyatro gibi zevk almaya gidiyor.'

Özel hayatında kısıtlamalar yapılıyor mu?

'Ben özel hayatımı kimseyle paylaşmam. Ama insanlar bunu kabullenemiyorlar. Bize kamuoyuna malolmuş insanlarsınız damgasını vuruyorlar. Bunun önüne geçmek, bireysel birşey değildir. Ortak kararlar alınabilir. Bu böyle gelmiş böyle gider demeyiz inşallah.'

İlhan Mansız son dönemlerde sivrilen bir isim, sen başarılı buluyor musun?

'Bence çok başarılı. Tabi ki bu kadar fazla üstüne gidilirse Türkiye ondan çok fazla faydalanamaz. Bence çok üstüne gidiliyor. Futbolcu olarak kaliteli birisi. Yalnız başka konularda gündeme gelmesi yanlış.'

Bir aralar Türkiye'nin 4 seksi erkeği içindeydin. Sen Hasan, Emre Aşık, İlhan..

'Benim de rahatsız olduğum konu bu. Herkes işiyle gündeme gelsin, işini yapsın.'

Ama çok yakışıklısınız, belki çok beğeniyorlar?

'İşimde başarılı olmadığım sürece dünyanın en yakışıklısı olsam da bir şey farketmez.'

Şimdiki jenerasyon farklı. Giyiminizle, kuşanmanızla, hareketlerinizle, futbol oynarken bile şov yapıyorsunuz?

Toplumun üst sınıfında bulunan kimseleriz. İnsanlara örnek olmak zorundayız.'

Dini inançların nasıl? Maça çıkmadan dua okur musun?

'Her müslüman gibi ben de maneviyatımı sağlam tutmaya çalışıyorum. Maçtan önce okurum. Annemin söylemiş olduğu bir kaç şey var. Kurşun döktürme... Şunu oku, bunu oku gibi şeyler söylüyor.'

Mavi boncuk takar mısın? Ya da kurşun döktürdün mü?

'Mavi boncuğun beni koruyacağına inanmıyorum. Kurşun da döktürmedim.'

'Boy kompleksin var mı?'

'Boyum benim avantajım. Kısa boy, hızlı koşmamı ve bazen daha seri olmamı sağlıyor. Hava topları dışında avantaj.'

Dedikodu yapar mısınız?

'Evet yapıyoruz.'

Neler konuşuyorsunuz? Gerçi ben sizi bilirim ama...

'Tabii bir kız için de konuşabiliriz. Ama biz daha çok futbol camiasıyla ilgili konuşuruz.'

Emre'nin fiyatı ne?

'Fiyatımı bilmiyorum. Bonservis fiyatın şu, falan diye direkt bir şey söylemediler.'

Ucuz musun?

'Onu da bilmiyorum. Ama şu kesin, bundan sonra Türk futbolcusu ucuz olmayacak.'

Emre, küçük yaşta büyük paralar kazandın. Nasıl değerlendiriyorsun?

'Yurtdışında yapacağımız projelerimiz var. Ama şu an yurt içinde gayrimenkul olarak değerlendiriyoruz. Onun dışında babamın projeleri var. Bütün paralar babamdadır. Hala babamdan harçlık isterim.'

Ailenin maddi durumu nasıldı?

'Kötüydü. Annem ve babam bir mağazada işçiydi. Babam şimdi kendine iş kurdu.'

Türkiye'ye dönecek misin?

'Hayır düşünmüyorum. Avrupa ile Türkiye'de yaş konusunda mantalite çok farklı. Orada 35 yaşına kadar rahatlıkla oynayabiliyorsunuz. Kimse size yaşlı gözü ile bakmıyor. Burada ise 30 yaşına gelen Türk futbolcusu hemen yaşlı damgasını yiyor.'

Okan dönse, o zaman sen de dönmeyi düşünür müydün?

'Hayır artık dönmem. İnşallah Okan ağabey de dönmez. Benim kurulmuş bir düzenim var. Avrupa'nın her kulübünde oynayabilirim.'

Teklifler var mı?

'Hem İngiltere'den, hem de İspanya'dan iyi teklifler sundular. Ama 2 sene daha mukavelem var. Şimdilik İnter bizi göndermek istemiyor.'

Okan ile birlikte, Fener'e geleceğiniz konuşuldu.

'Ben doğrudan teklif almadım. Bana ulaşabilecekleri birşey yok. Belki menajerim Ahmet Bulut'a ulaşabilirler. Türkiye'yi düşündüğüm zaman, sadece Galatasaray'a gelebilirim.'

Okan'la beraber ayrıldığınızda, yönetim bir yorum yapmıştı. Burada kim suçluydu?

'Okan ağabey de, ben de iyi performans göstermiştik. Hakkımızı istedik. Ama tabi ki onlar da bize daha önce vermiş olduğu sözleri yerine getirmeyince, biz de onların daha sonrası için verdiği sözlere güvenmedik. Biz onlar için hiçbir zaman kötü konuşmadık. Faruk Süren, Galatasaray Başkanı diye ona saygı duyduğumuz bir insandı. Artık ona saygı duymuyorum. Göz göre göre, bizi karalamak için, insanların yanında suçlu düşürmek için, yalanlar attı. Ben Galatasaraylıyım. Çocukken de Galatasaraylıydım. Ölene kadar da Galatasaraylı kalacağım.'

Bir gün Avrupalı olacağım diye hedef koymuş muydun?

'Her şey hızlı gelişti. Yalnız, Galatasaray A Takımı'na çıktıktan sonra Fatih Terim'le geçirdiğim yıllar dışında, Avrupa'ya gitmediğim zamanı kayıp diye düşünüyorum.'

Hagi'den neler öğrendin?

'Hagi tek bana değil, Türkiye'deki tüm futbolculara birşeyler öğretmiştir. Benden hiç bir talep gelmeden, o bana geldi, 'Seni çalıştırayım' dedi. Kısa mesafede buralara Hagi sayesinde gelebildim.'

Geçmişte örnek aldığın bir futbolcu var mıydı?

'Okan ve Tugay ağabeyi severdim. Onun dışında kimseyi örnek olarak görmedim'

Arif, Okan, Hakan ile aranızda gruplaşma var mıydı?

'Öyle bir şey yok. Onlar ben ilk antrenmana çıkarken bana yardımcı olan isimlerdi.'

Milli Takım ve kulüp takımı arasında fark var mı?

'Kulüpte oynarken bazen kafan dalgın oluyor, özel hayatınla ilgili problemlerin olabiliyor ve bu işine yansıyabiliyor. Milli Takım'da böyle bir lüksün yok. Ayağımı topa sokmayayım diye düşünemiyorsun. Herşeyden önemlisi maçtan önce İstiklal Marşı okunuyor.'

 
 
  siteyi yaptığımdan beri 23155 ziyaretçi (45378 klik) kişi siteme girmiş!!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol